AİLELER ÇOCUKLARINA NASIL YAKLAŞMALIDIR?
Tırnak yeme problemi yaşayan çocuklar, aşırı stres, baskıcı anne baba, ilgi ve sevgi eksikliği, kardeş kıskançlığı ya da ailede başka tırnak yiyen birinin varlığı gibi birçok nedenden ötürü tırnaklarını yiyebilir.
Çocuğun tırnak yemeye başladığı ilk zamanlar çok önemlidir. Bu ilk evrede eğer bu davranış görmezden gelinirse alışkanlık haline gelmeden ortadan kalkması daha olasıdır. Çünkü genelde tırnak yeme davranışı ilk etapta dikkat çekme ihtiyacıyla başlar. Çocuk, “Benimle ilgilenin, beni görün,” mesajını verir ebeveyne. Bunu başarır da. Çoğu ebeveyn tırnak yediğini gördüğü çocuğuna karşı duyarsız kalmaz ve olumsuz da olsa bir tepki verir: “Elini çek, yeme tırnağını, parmakların çok çirkin görünüyor,” gibi… Çocuk olumsuz bile olsa ebeveyninin dikkatini kendi üstüne çekmeyi başarmıştır. Sonrasında daha çok tırnak yemeye başlar. Bu durum gitgide alışkanlık halini alır ve alışkanlıklardan kurtulmak çok daha uzun süreçli ve sancılı olacaktır.
Çocuk tırnak yeme alışkanlığını model aldığı birinden öğrenmiş de olabilir. Eğer ki evde başka tırnak yiyen bir birey yaşıyorsa çocuğun tırnak yemesi kaçınılmaz olabilir. Bu durumda, çocuktan önce bu bireyin yardım alması gerekmektedir. Aksi takdirde çocuk ne kadar yardım alsa da aynı evde yaşadığı tırnak yiyen diğer bireyden olumsuz etkilenecektir.
Unutmayın ki tırnak yeme problemi, tedavisi en zor alışkanlıklardan biridir. Zira altmış yaşında belli statülere erişmiş insanların hâlâ bu alışkanlıktan sıyrılamadıkları bilinmektedir. Bütün bu önerilere uyulmasına rağmen problem devam ediyorsa aile danışmanlığı ve oyun terapisine yönlendirilmeleri faydalı olacaktır.
Öfke, istenmeyen bir durum karşısında gösterilen doğal bir duygudur. Fakat aşırıya kaçtığı zaman kişinin kendisini ve etrafındakileri rahatsız edecek düzeye gelmektedir. Çocuklar açısından da, ebeveynlerin baş etmekte güçlük çektiği ve genellikle kendi öfkeleriyle pekiştirdikleri bir süreç haline gelmektedir.
Çocuklarda öfke altında yatan birçok sebep vardır. Bunlardan en yaygını, ebeveynin çocuğuna gergin ve öfkeli bir tutumla yaklaşmasıdır. Ebeveynini model alarak büyüyen çocuk, öfkeli ve saldırgan tutumla davranmayı öğrenmektedir.
Bunun yanı sıra çocuklarda öfke problemine kaynak teşkil eden travmatik olaylar ve stresli durumlardan bahsedebiliriz. Anne ve babanın ayrılığı, anne ve/veya babanın kaybı, ev değişimi, okul değişimi, öğretmen değişimi, hastalık, akran sorunları, yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi, ebeveynin çocuğa yeterli ilgi ve şefkati göstermemesi gibi durumları örnek olarak gösterebiliriz.
Çocuklarda öfke ve saldırgan davranışların nedeni ise çocuğun şiddet görmesi olabilir. Eğer ebeveyn öfkelendiğinde kendine hâkim olamayıp çocuğa şiddet uyguluyorsa o da arkadaşlarına ya da kardeşine şiddet gösteren bir çocuk haline gelecektir. Muhtemelen erişkin olduğunda da kendi evladına aynısını yapacaktır.
Çocuklarda öfke ve saldırganlık problemlerinde diğer bir neden ise çocuğun maruz kaldığı şiddet içerikli oyunlar ve çizgi filmlerdir.
Çocuğunuz ağladığı zaman en sonunda istediğini elde ediyorsa, ağlama davranışını alışkanlık haline getirecektir. İsteklerini elde etmek amacıyla kullandığı bir araç olacaktır. Ağlayan çocuğunuzun aman yeterki sussun diye isteğini yerine getirerek onun ağlama davranışını pekiştirmiş olursunuz. Alışveriş merkezinde kendini yere atarak avazı çıktığı kadar ağlayan çocuklar görürsünüz. İşte bunlar ağlayarak istediğini yaptırmaya alışmış çocuklardır. En ufak bir hayırınızda sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ağlarlar. Ailelerde çoğu zaman aman etraftan kimse rahatsız olmasın diye isteğini yerine getirirler. Ne olursa olsun çocuğunuz ağlayarak isteğini elde etmemeli. Önce neden yapamayacağınızın mantıklı açıklamasını yapıp sonrasında ne kadar ağlarsa ağlasın kararımızdan vazgeçmemeliyiz. Size 7-10 gün veriyorum. Çocuğunuzun artık ağlamaktan vazgeçtiğini yahut azalttığını göreceksiniz. Çünkü şunu farkedecek. Artık ağlamak işe yaramıyor. Ne kadar ağlarsam ağlayayım annem babam bu konuda kararlı. Çocuklar bazen de anne babalarının dikkatini çekmek amaçlı ağlarlar. Burada verilen mesaj benimle ilgilenindir. Düşen bir çocuk çoğu zaman canı yandığı için ağlamaz, benimle ilgilenin diye ağlar. Unutmayın onlar çok uyanıklar, sizi nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Buna izin vermeyin.
Eğer çocuğunuz sizden ayrılamıyor, sizin olmadığınız bir ortamda duramıyor ise ayrılma anksiyetesi ( kaygısı) vardır. Genelde yaşamın ilk yıllarından itibaren anneden hiç ayrı kalmamış hep dizinin dibinde büyütülmüş çocuklarda buna rastlarız. Çocuk o ana kadar annesinin olmadığı bir ortamda belki bir saatini dahi geçirmemiştir. Bu çocuklar okula başladıklarında uyum süreçleri çok zor olmaktadır. Anneden ayrılamadıkları için aylarca ağlayan çocuklara rastlanmaktadır. Bu süreç hem çocuk hem anne için çok yıpratıcı geçer. Bu nedenler çocuğunuz 6 aylıktan itibaren yani ek besinlere geçtiğinden itibaren annane/babane yada güvendiğiniz bir yakınınıza bazı zamanlar 2-3 saatlik emanet edip alıştırma yaptırmalısınız. 3 yaşından itibarende haftanın 3 günü yarım gün şeklinde kreşe başlatabilirsiniz. Ve ona erken yaşta sorumluluklar aldırmalısınız. Kendi kendine yeme, kendi kendine giyinebilme gibi.
3-4 yaşlar çocuklarda inatlaşmanın dorukta olduğu yaşlardır. Çoğu zaman ebeveynler çocuklarının bu inatları karşısında çaresiz kalırlar ve bu inatlaşmanın sonucu ya anne/babanın çileden çıkarak bağırmasıyla yahut çocuğun isteğini yaptırmasıyla sonuçlanır. Peki inatlaşan çocuğa nasıl yaklaşmalıyız? Öncelikle inatlaşan çocukla bizimde inatlaşmamamız gerekiyor. Biz de inatlaşmayı seçersek işler çığırından çıkabilir. İnatlaşan çocuğa farklı seçenekler sunabilirsiniz. Mesela kışın ortasında tişört giymek için inatlaşan bir çocuğa hayır giymeyeceksin demek işe yaramayacaktır. Önce neden giyemeyeceğini mantıklı açıklamasını yapmalıyız.(çünkü kışın ortasında tişört giyersen hasta olursun) sonra farklı seçenek sunarız; istersen bu üç kıyafetten birini giyebilirsin, diyoruz. Yine seçimi kendisi yapıyor. Bir diğeri ise inatlaşan çocuğun dikkatini başka yöne çevirmeniz. Örneğin alışveriş merkezinde illa o şekerlemelerden yemek isteyen çocuğa önce neden alamayacağınızı açıklayıp sonrasında ama istersen şurda tırtıl var ona binebiliriz diyip dikkatini başka yöne çekebiliriz. Onların ilgisini çekebilecek başka bir uyaran bulmanız yeterli olacaktır.
Çekingenlik, kişinin sosyal ortamda yoğun kaygı duymasından ötürü kendini iletişim bakımından geri çekmesidir. Kişinin yalnızlaşmasına sebep olduğundan rahatsızlık verici bir sorundur. Çocuğunuzdaki çekingenlik kendini ve etrafındakileri rahatsız edecek düzeydeyse çocuğunuzda bir özgüven probleminden bahsedebiliriz. Doğuştan getirdiğimiz bazı özelliklerimiz vardır. Biz bunlara mizaç deriz. Bazı insan daha çekingen bazısıysa daha girişken bir yapıya sahip olabilir. Önemli olan çekingenliğin boyutudur. Kişinin hayatını olumsuz etkileyecek düzeydeyse yardım alması gerekir. Özgüven problemi olan çocuklara karşı anne babanın tutumları çok önemli bir yer taşır. Anne baba çocuğa söz hakkı vermeli ve ona değer verdiğini davranışlarıyla, onu dinleyerek, sözcükleriyle ona yansıtmalıdır. Onu eleştirmekten kaçınmalı, olumlu yönlerini bol bol motive etmelidir. Onun ilgilerine sevdiği şeylere önem vermelidir. Erken yaşta çocuğunun ilgi ve yeteneğini keşfedip, o alanda bir kursa yönlendirerek, çocuğun başarıyı tatmasına ve özgüveninin gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz. Unutmayın ki çocuğunuz çekingen mizaca sahipse hiç bir zaman çok fazla girişken biri olamayacaktır. Önemli olan toplumdan dışlanmayacak ve kendini rahatsız etmeyecek düzeyde olmasını sağlamaktır. Yani normal düzeyde.
Yalan, çocuğun gerçek dışı söylemlerden uzaklaşarak karşıdakine doğru olmayan söylemlerde bulunma davranışıdır. Çocuğunuzun yalan söylemesinden gerçekten endişe duymanız gereken yaş 7 yaş ve sonrasıdır. Çünkü 7 yaşından küçük çocuklar bir çıkar amaçlı yalan söylemezler, hayal güçlerinin genişliğinden ötürü hikayeler uydururlar. Bunlar da zararsızdır. Fakat 7 yaşını aşmış ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş çocuklar için yardım alınması gerekir. Çocuklar genelde anne babalarından alacağı tepkiden çekindikleri için yalana başvururlar. O nedenle onlara şunu ifade etmelisiniz: “Herkes hata yapabilir. Bende senin yaşındayken hatalar yaptım. Bir hata yaptığında bunu bana dürüstçe söylersen söz veriyorum sana kızmayacağım ama yalan söylersen gerçekten beni üzmüş olursun”. Bunun dışında yapmanız gereken çocukların sizi model aldığını düşündüğümüzde sizin ona karşı her zaman dürüst yaklaşmanız ve verdiğiniz sözleri tutmanız. Verdiğiniz sözü tutmadığınızda onlara yalan söylemiş oluyorsunuz ve yalana model olmuş oluyorsunuz. Tüm bunların yanı sıra yalan söyleyen çocuğun dürüst olduğu anlarını fark edip bunları motive etmeniz de yalandan uzaklaşmasını sağlayacaktır. Çocuğunuzun yalan söylemesiyle alakalı aşırı kaygınız varsa bunu ona yansıtmamalısınız. Unutmayın ki çocuklar anne babalarının kaygılarını kullanmayı çok severler.
Korku, her çocukta var olan normal bir duygudur. Yaşamın ilk yıllarında çocuklar anneden ayrılma korkusu yaşarlar. Sonraki yıllarda karanlıktan, hayvanlardan, canavarlardan, palyaçolardan korkabilmektedirler. Fakat bazen korkular çok yoğun yaşandığında, çocukların günlük yaşantısını olumsuz etkilemektedir. Korku öğrenilen bir duygudur. Örneğin, annesinin kedi görüp çığlık attığını gören bir çocuk, kedinin korkulması gereken bir varlık olduğunu öğrenir ve kedilerden korkmaya başlar. Bu nedenle çocuklarımızın yanında verdiğimiz tepkilere dikkat etmeli, kaygı ve korkularımızı onlara yansıtmamalıyız. Bunun yanında çocukların izlediği çizgi filmler ve oynadığı oyunlarda korkmalarına neden olmaktadır. Yaşlarına uygun olmayan şiddet içerikli, canavarlı film ve oyunlardan uzak tutulmalıdırlar. Çocuklar bazen anne babalarının dikkatini çekmek içinde korku duygusunu yansıtabilirler. Bu nedenle korku gerçek korkumu yoksa sizin ilginizi mi çekmek istiyor bu noktaya dikkat etmek gerekir. Çocuklar 3-6 yaşlarında gece terörü dediğimiz gece kabusları görebilirler. Çocuk uykusunda ağlayabilir ve çığlık atabilir. Bu da normal bir durumdur. O esnada çocuk uyandırılmamalı, kendi kendine uyanması beklenmelidir. Uyanınca da sakinleştirilmeli ve uyuyana kadar yanında beklenmelidir.
Detaylı bilgi için lütfen bizimle İLETİŞİME geçiniz.
İletişim Numaramız: 0541 599 74 22
Hemen randevu alarak ön görüşme planlayabiliriz.